COP27’nin sekizinci gününde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Türkiye’nin güncellenmiş Ulusal Katkı Beyanı’nı açıkladı.

Murat Kurum
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı

COP27’nin sekizinci gününde konuşma yapan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 2030’a kadar yüzde 21 olarak belirlenen Türkiye’nin sera gazı emisyon azaltım hedefinin yüzde 41’e çıkartıldığını belirterek, açıklanan yüzde 41 artıştan azaltım hedefiyle yaklaşık 500 milyon ton emisyon azaltımı yapılacağını duyurdu. 2038 ise toplam sera gazı emisyonlarının zirveye ulaşacağı yıl olarak belirlendi.

Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı adımlar attığını ifade eden Kurum, “Paris İklim Anlaşması’nı uygulamak artık bir tercih değil, tüm ülkeler için zaruriyettir. Bu anlamda hepimiz etkin politikalar üreterek ülkelerimizdeki yeşil dönüşümü başarıyla gerçekleştirmek zorundayız.” dedi. Kurum, İklim Değişikliği Kanunu taslağına ve yerli otomobil TOGG’a da değinerek, “çevre, insan ve doğayı merkeze alan Türkiye Yüzyılı amacının hiç kimseyi geride bırakmamak olduğunu” ifade etti.

Birleşmiş Milletler (BM) Bakanlar Konferansı’nda 2026 yılında yapılacak COP toplantısı için adaylık açıklamasında bulunduklarını aktaran Kurum, “Tüm dünyaya COP31 adaylığımızı ilan ettik ve BM Sekretaryasına resmi başvuruyu yapıyoruz. Daha önce Türkiye olarak pek çok konferansa ev sahipliği yaptık. Gerek insani konferanslara gerek COP toplantılarına ev sahipliği yapmış bir ülke olarak Türkiye’nin yeni yapacağı atılımları tüm dünya ile paylaşmak üzere 31’inci COP toplantısı için adaylığımızı açıkladık” dedi.

“BİR YILDA İLERLEME KAYDEDİLEMEDİ”

Sekizinci gün için belirlenen “Enerji” teması çerçevesinde düzenlenen panelde konuşan BM Çevre Programı (The United Nations Environment Programme, UNEP) Başkanı Inger Andersen, şu anda sanayi öncesi dönemden bu yana 1,1 santigrat derece ısınan bir dünyada yaşadığımızı ve şimdiden fırtınalar, kuraklıklar, seller ve mahsul kıtlıklarında bir artış görüldüğünü hatırlatarak, “2030’a kadar emisyonları yüzde 30 ila 45 oranında azaltmamız gerekiyor. Ancak COP26’dan bu yana yalnızca yüzde 1 oranında azaltabildik. Açık konuşmak gerekirse, Glasgow’dan bu yana geçen bir yıl, iklim erteleme yılı oldu” dedi.

Andersen, “Mevcut politikalar bizi 2,8 derece daha ısınacak bir dünyaya doğru götürüyor. Emisyon azaltımı ve karbon yükünden kimin sorumlu olduğu hakkında da konuşmamız önemli. Bu hafta toplanacak olan G20, tüm emisyonların yüzde 75’inden sorumlu” diyerek söz konusu ülkelerden iklim finansmanına katkıda bulunmalarını istedi.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change, UNFCCC) İcra Sekreteri Simon Stiell ise, sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlamanın önemini vurguladı. Stiell, “1,5 derecenin üzerindeki herhangi bir sıcaklık artışı sağlık, gıda güvenliği, su temini, insan güvenliği ve ekonomik büyüme risklerini artırıyor. Birçokları için burası zaten yaşayan bir cehennem. 1,5 derecenin üzerinde yaşanacak her artış, bu gezegendeki insan hayatını giderek daha fazla tehlikeye atacak” diyerek ülkeleri Glasgow İklim Paktı’ndaki taahhütlerini yerine getirmeye çağırdı.

Stiell, Güney Afrika’nın kömürden yeşil enerjiye geçmek için milyonlarca dolarlık bir planı hayata geçirdiğini hatırlatarak bu gelişmeyi fosil yakıtlardan uzaklaşmaya yönelik küresel baskıda önemli bir aşama olarak nitelendirdi.

IRENA Genel Direktörü Francesco La Camera da, enerji sistemlerinin geleceğinin büyük ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayanacağını belirtti. La Camera, “Bugün enerji kapasitemizin üçte biri yenilenebilir kaynaklardan, üçte ikisi ise fosil yakıtlardan oluşuyor. 2050’de tamamen farklı bir durumda olacağız, yenilenebilir enerji, enerji kapasitemizin üçte ikisinden fazlasını oluşturacak” dedi.

La Camera yenilenebilir enerjinin, fosil yakıt sektörüne yapılacak yatırıma kıyasla üç kat daha fazla istihdam yaratabileceğini ve ülkelerin gayrisafi yurt içi hasılasına (GSYH) daha fazla katkıda bulunabileceğini de sözlerine ekledi.

COP27’NİN KARAR TASLAK METNİ SIZDIRILDI

Öte yandan The Guardian, uzun vadeli iklim finansmanına ilişkin COP kararı taslağının sızdırılmış bir kopyasına ulaştı. Karar metninin son halini almasından önce gerçekleştirilecek birçok müzakere var. Ancak metnin taslak hali birçok çevreyi endişelendirmeye yetti.

Taslak metinde ilk dikkat çeken nokta, kayıp ve hasar konusuna yönelik… Geçtiğimiz yıl COP26’da kabul edilen Glasgow Paktı’nda “iklim adaptasyonu için gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere yapacakları toplu iklim finansman tedariklerini 2019’daki seviyelere göre 2025’e kadar en az iki katına çıkarmaya çağırıyor” ifadesi yer alıyordu.

Ancak COP27’nin karar metninin taslağında bu ifadenin şu şekilde değiştirildiği görülüyor: “Uygun oldukları takdirde gelişmiş ülkelerin, uyum finansmanını ikiye katlamayı düşünmek de dahil olmak üzere, finansmanı iyileştirmeye ve ölçeklendirmeye devam etmeye teşvik eder.”

Dikkat çeken diğer nokta ise, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler için sağlamayı taahhüt ettikleri ancak henüz hayata geçirilemeyen 100 milyar dolarla ilgili.

Ekim 2021’de İtalya’da yapılan G20 deklarasyonunda yer alan “OECD tahminlerine dayalı olarak 100 milyar dolarlık hedefin en geç 2023’te karşılanmasının beklendiğini gösteren İklim Finansmanı Teslim Planı’nı not ediyoruz.” ifadeleri yer alıyordu.

2023 tarihi, COP27 başlamadan hemen önce yayımlanan “İklim finansmanı teslim planı ilerleme raporu”nda da yer alıyordu. Ancak bu tarihin, COP27 taslak metninden kaldırıldığı görülüyor.

Taslak metni değerlendiren Global Citizen’den Friederike Roder’e göre bu gelişme oldukça endişe verici. Roder, “100 milyarlık taahhüt, üst üste ikinci yıl da yerine getirilmedi. Üstelik yeni kaynak oluşturulacağı sözünün verileceği yerde, halihazırdaki taahhüt de yerine getirilmeyecek gibi görünüyor.” dedi.

Kaynak: İSO Yeşil Blog