“Akademik çalışmalarımda endüstride geçirdiğim yılların, talaşlı imalatın doğasının ve takım tezgahlarının yaşamdaki yerinin etkileri var. Benim için en büyük ödül; bir fikir düşünce, hayal ve heyecan ile başlayan bir çalışmanın, bir sorunu çözmesi ve fayda sağlaması…” sözleriyle bilimsel çalışmada hayat bulduğunu özetleyen Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Budak takım tezgahları sektöründe sadece ülkemizde değil dünyada parmakla gösterilen akademisyenlerden… Stanford Üniversitesi’nin dünyanın en etkili 100 bin bilim insanları listesinde, Türkiye’den 196 bilim insanının arasında yer alan Budak, hem sektörümüz hem ülkemiz için yeniden gurur kaynağı oldu. TT Magazin’in bilimsel çalışma, akademi ve akademisyenlik özelindeki sorularına her biri manifesto niteliğinde samimi cevaplar verdi.
ODTÜ’de lisans ve yüksek lisansın haricinde British Columbia Üniversitesi’nde doktoranızı tamamladınız. Dolu dolu bir akademik geçmişin yanı sıra Ar-Ge mühendisi olarak profesyonel iş hayatında da çalıştınız. Akademide kalmayı neden tercih ettiniz? Akademinin sizin için biçilmiş kaftan olduğunu nasıl fark ettiniz?
Akademik hayatta insan daha geniş bir kitleye hitap edebiliyor ve çalışmalarını daha farklı alanlara ve sektörlere yayabiliyor. Üniversite ortamı uluslararası uzmanlar ve endüstriler ile etkileşim sağlamasına ek olarak öğrencilerle ve genç araştırmacılara destek olabilme ve onlara deneyimlerini aktarabilme fırsatı da sunuyor. Bu nedenlerle daha “evrensel” bir ortam olduğu için akademik çalışma ortamı her zaman bana daha ilginç ve çekici gelmişti.
Stanford Üniversitesinin dünyanın en etkili 100 bin bilim insanları listesinde, Türkiye’den 196 bilim insanının arasında yer aldınız. Bu, uzun yıllar üzerinde çalıştığınız talaşlı imalat ve CNC takım tezgahları sektörü için müthiş bir gurur. Buna yönelik neler paylaşabilirsiniz?
Çalışmalarımın sadece teorik ortamda kalmaması, pratik yarara ve ekonomik faydaya dönüşmesi benim için her zaman önemli bir kıstas oldu. Bunda endüstride geçirdiğim yılların, talaşlı imalatın doğasının ve takım tezgahlarının yaşamdaki yerinin etkileri var. Tarihsel olarak baktığımızda talaşlı imalat daha çok tecrübeye dayanan yöntemlerle çalışılan bir alan… Ancak birçok diğer konuda olduğu gibi burada da bilimsel yaklaşım ve yöntemler farklı bir bakış açısına ek olarak önemli katkı ve yenilikler de getirebiliyor. Böyle bir sıralamada yer almak beni tabii ki mutlu etti ama samimi olarak talaşlı imalatın ve takım tezgahlarının böyle bir sıralamada, dolaylı olarak da olsa, yer almış olması bu mutluluğu daha da artırdı.
Pek çok ödül aldınız, pek çok akademik kurulda adınız geçiyor. Tüm bunlar sizin için ne anlam ifade ediyor? Sizin için en büyük ödülün tanımını alabilir miyiz? Çalışmalarının karşılığını hem maddi hem de manevi olarak almak herkes için mutluluk verici ve tatmin edicidir. Bunların arkasında uzun yıllara dayanan çalışmalar olduğu kadar birçok isimsiz kahraman da var. Benim açımdan bu kahramanlar öğrencilerim ve çalışma arkadaşlarım. Benim için en büyük ödül bir fikir; düşünce, hayal ve heyacan ile başlayan bir çalışmanın, bir sorunu çözmesi ve fayda sağlaması.
Bir akademisyen olarak en çok neye ihtiyaç duyuyorsunuz? Bir bilim insanı olmayı tanımlar mısınız? Bu yolda ilerleyen genç kuşağa hangi mesajları vermek istersiniz?
Benim açımdan bilim ile uğraşmak merak ve sorgulamakla başlıyor. Bir yerde anlamak istediğinin insana “dert” olması gerekiyor. Sonrasında sabır ve sistematik çalışma şart. Aceleci olmamak, bütün detayları ve olasılıkları hesaba katmak gerekiyor. Burada “ego”yu kontrol altına almak ve tamamen işe odaklanmak önemli. Çünkü ego ön plana çıkınca iş arka plana düşüyor. Burada en fazla ihtiyaç duyduğumuz şey, bize gerçek problemler üzerinde çalışabilmek için gereken paylaşım ve destek oluyor. Ben üreten insanın mutlu insan olduğuna inanıyorum ve “üretiyorum öyleyse varım” diyebilmek istiyorum. Bu kapsamda benim gibi deneyimli ama genç araştırmacıların da endüsriden desteğe her zaman çok ihtiyacı var.
Geçtiğimiz yıllarda TİAD’ın meslek liselerinde okuyan öğrencileri CNC tasarlamaya teşvik eden MAKTEK Altın Pergel Yarışması’nın Jüri üyeliğini üstlendiniz. Yoğun akademik çalışmalarınızın yanı sıra bu jüri üyeliği müthiş bir özveriydi. Neden bu projenin bir parçası oldunuz? Sizde heyecan uyandırdı mı?
Akademisyen olmak bir yerde geçmişten geleceğe giden bir serüven… Uzun zaman önce dünyanın uzak bir yerinde birisinin merak ile yaptıklarını okumak ve anlamak da bunun içinde, güncel sorunlar üzerinde fikir sahibi olmak ve geleceğe yönelik çözümler için kafa yormak da… Bu anlamda gençlere bir fikir ve yön verebilme fırsatı çok heyecan verici… Sonuçta hepimiz o geleceğin içinde olacağız ve gençlerin özellikle üretimin önemli bir konusu olan tezgah tasarımı üzerine çalışmalarına ufak da olsa bir katkıda bulunabilmek benim için sadece çok anlamlı değil, bir görev! Onlardaki heyecanı ve gözlerindeki ışığı görmek bana da fazlasıyla heyecan verdi. Aynı bizlerin olduğu gibi bu gençlerin de geleceklerini üretime dayalı bir şekilde yönlendirebilmeleri için sektörden de desteğe çok ihtiyaçları var.
Talaşlı imalat ve CNC’de dünya markalarının liderleri Türkiye’deki makine sektörünü değerlendirirken adınızı anıyor. Bir bilim insanı olarak bu gururu biraz anlatabilir misiniz? Takip edilmek, araştırmalarınızdan faydalanılması ve “başarılı bir Türk mühendis, akademisyen” olarak parmakla gösterilmek nasıl?
Öncelikle, eski tabiriyle “teveccühünüz” için teşekkürler. Ben doğru bir hedefle, sabırlı ve yoğun çalışmayla bir insanın herhangi bir koşulda; yer, mekan ve memlekete bağlı olmadan iyi fikirler üretebileceğine inanıyorum. Bir insan eğer doğru yolda ve doğru şekilde çalışırsa çok önemli bir etki yaratabilir, bunun tarihte çok örnekleri var. İlla güçlü bir gurubun veya gelişmiş bir ülkenin ferdi olmak gerekmiyor. Ama tabii bu kıvılcımların büyük ateşlere dönüşebilmesi için güçlü ve sürekli rüzgarlar lazım. Mentörler, fikir ve yön verenler, maddi ve manevi destekler gerekli… Maddi olanaklar sağlanması özellikle bizimki gibi altyapı ve donanım gerektiren bir konuda olmazsa olmaz. Ben bu konuda şanslı oldum, şimdiki durum da bunların sonucu. Öğrenim hayatım boyunca değerli hocalarımdan, bulunduğum üniversiteden, çalıştığım iş arkadaşlarım ve öğrencilerimden, iletişim ve etkileşimde bulunduğum sektör temsilcilerinden aldığım destekler kafamdaki bazı hedefelere ulaşmamda çok faydalı oldu. Tabii ki şunu da eklemek lazım: Talaşlı imalat ve takım tezgahları gibi ülkemiz için ekonomik değere ek olarak stratejik önemi de olan bir alanda daha yoğun destek ve katkılara hepimiz ihtiyaç duyuyoruz.
Sizi daha yakından tanımak adına rol modellerinizi, örnek aldığınız kişilikleri öğrenebilir miyiz?
Bilirsiniz, “İnat da bir murattır” diye belki avam sayılabilecek bir söylem var. Araştırma hayatım boyunca talaşlı imalat ve takım tezgahları alanı fazlasıyla endüstriyel olduğu için akademik çalışmalara pek uygun olmadığını değişik konumlardaki kişilerden fazlasıyla duydum. Ama bu alandaki efsane isim rahmetli Prof. Jiri Tlusty ve şu andaki en etkin kişilerden doktora hocam Prof. Yusuf Altıntaş’ın yaptığı araştırmalar ve sağladıkları akademik ve endüstriyel katkılar beni çok etkiledi. Ancak sadece akademik bilgi ile yaygın bir etki sağlanamayacağını farkettiğim için endüstriyel deneyim de kazanmaya karar verdim. Endüstrideki çalışma hayatımda tezgah oparatöründen takım ve tezgah mühendisine, kalite uzmanından tasarım mühendisine vb. çok fazla şey öğrendim. Uzun bir zamandır Sabancı Üniversitesi’ndeyim ama tezgah, kesici takım ve üretim yapan firmalardaki meslektaşlarımdan hemen hergün yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Burada hepsinin katkı ve destekleri için teşekkür etmek isterim.
Prof. Dr. Erhan Budak gelecekte neler yapmak ister?
Üretmeye devam! Fikir, model, yöntem, takım, tezgah vb. üreten insan mutlu insandır, üreten toplum geleceğine güvenle bakar. Beraber düşünerek, üreterek ve yaratarak çok daha iyi günler göreceğimize inanıyorum. Her toplumun ve özellikle bizimki gibi genç nüfusu ve stratejik konumu olan bir ülkenin üretmesinin sadece bir seçenek değil ama zorunluluk olduğu kesin. Bunu hedef olarak koymak ve her yönüyle arkasında durmak gerekiyor. Daha verimli, daha yenilikçi ve çevreyi koruyarak üretip bunların sonuçlarını adaletli paylaşarak daha mutlu olacağımızı düşünüyorum. Sonuçta hayattaki amacımız bu değil mi?